Pegasus
İGA Ramazan
Yusuf Zengin
Yusuf Zengin

Bilinçsiz yolcu farkı



SMART projesinin tökezleyerek hayata geçirilmesi sırasında bir dolu sıkıntı yaşandı. İstanbul Hava Trafik Kontrol Merkezi saatte 40 yerine 25 uçak kabul ederek bu geçiş süresince sıkıntı yaşamak istemeyince olan oldu. Birçok uçak havada, bir o kadarı da yerde kaldı. Domino etkili rötarlar oluştu. Yolcular bu gecikmelerin nedenini bilmeyince havayolları itibar kaybetti.
Bu arada özel bir havayolu şirketiyle Antalya'dan yaptığım seferde yaşadığım ilginç olayı paylaşmak istiyorum. Bu nedenle yaşanan bir rötar yüzünden uçağımız bir saat gecikme yaptı. Bu süre içerisinde herkes olduğunca sıkıldı tabi. Sonunda uçağa geçildi ve herkes gece saat 23.00 sıralarında İstanbul'a varacağını sanırken 24.00'den sonra inebildik haliyle.
Uçak havalanmadan önce sürekli olarak ortalarda yüksek sesle bağırıp çağırıp şikayet eden 50 yaşlarında bir bey vardı. Bu rötarı THY'nin asla yapmadığını ve ne zaman bu şirketle uçsa böyle sıkıntılar yaşadığını söyleyip duruyordu. Oysa rötar sıralamasından biliyorum ki bu şirket de öyle çok rötar yapan bir kara listeye sahip değil. Elbette bu kişinin kendi gerçek istatistiğindeki durumu bilemiyorum ama yine de bu şekilde bu kadar keskin bir şikayette bulunması ilgimi çekti.
Uçağa binmeden sürekli telefonla bir yerlere ulaşmaya çalışıyor, bakanlığı aramaya çalışıyor, bir yetkili bulma peşinde. Bir hastası, cenazesi gibi bir sıkıntısı olduğunu sandım. Meğer yokmuş. Sadece ağrına gidiyormuş o kadar süre beklemek.
Uçağa bindikten sonra bu bey beyaz bir kağıt buldu ve bunun üzerine herkesin isim soyadını yazıp imzalamasını istedi. Bu dilekçeyle bakanlığa başvurup şirketi şikayet edecekmiş. Birkaç kişi bu gibi rötarların her şirkette olduğunu söylemeye kalktıysa da yüksek sesi ve patavatsız tavrıyla kimsenin konuşmasına müsaade etmedi.
Koltuklarda imzalana imzalana arka sıralara doğru gelen kağıt yedinci sırada oturan bana geldiğinde üzerinde hiçbir açıklayıcı bilgi olmayan bu kağıdı ne için imzalamam gerektiğini sordum. Kısa ama net bir tartışmadan sonra ben ve benim arka sıralarımda oturan hiç kimse imza atmadı. Ön taraftan atmış olanlar da bunu yaptıkları için huzursuz oldular. Çükü herkes netice itibariyle üzerinde açıklayıcı bir bilgi olmayan boş bir kağıda imza atmıştı.
İnsanlara inanamıyorum. Bir deli dumrul kalkıp herkesten isim imza toplayabiliyor.
Sonrasında pilotun olayı açıklayan anonsu oldu. Kabini sessizlik kapladı. Bu beyin de sesi kısıldı. Ama görünen o ki insanlar daha henüz hayatlarının ortalama olarak üçüncü beşinci uçak yolculuğunu yapıyorlar ve olaylara karşı oldukça duyarlılar. Kişisel aksiyonları ise oldukça yüksek reaksiyonlu. Havacılığın biraz daha eskiyip herkesin bunu bir sosyal statü aracı olmaktan öteye bir ulaşım aracı olarak görmeye başlaması gerek.
Adam domates suyu isteyip olmadığını duyunca; "Bu nasıl uçak kardeşim" tepkisini verebiliyor. Yahu be Alah'ın adamı, gören duyan da evinde durmadan domates suyu içiyorsun sanacak. 80 liraya Antalya'dan İstanbul'a gelirken sana bir de viski mi vereceklerdi yani.
Bilinçsiz yolcu farkı

SMART projesinin tökezleyerek hayata geçirilmesi sırasında bir dolu sıkıntı yaşandı. İstanbul Hava Trafik Kontrol Merkezi saatte 40 yerine 25 uçak kabul ederek bu geçiş süresince sıkıntı yaşamak istemeyince olan oldu. Birçok uçak havada, bir o kadarı da yerde kaldı. Domino etkili rötarlar oluştu. Yolcular bu gecikmelerin nedenini bilmeyince havayolları itibar kaybetti.
Bu arada özel bir havayolu şirketiyle Antalya'dan yaptığım seferde yaşadığım ilginç olayı paylaşmak istiyorum. Bu nedenle yaşanan bir rötar yüzünden uçağımız bir saat gecikme yaptı. Bu süre içerisinde herkes olduğunca sıkıldı tabi. Sonunda uçağa geçildi ve herkes gece saat 23.00 sıralarında İstanbul'a varacağını sanırken 24.00'den sonra inebildik haliyle.
Uçak havalanmadan önce sürekli olarak ortalarda yüksek sesle bağırıp çağırıp şikayet eden 50 yaşlarında bir bey vardı. Bu rötarı THY'nin asla yapmadığını ve ne zaman bu şirketle uçsa böyle sıkıntılar yaşadığını söyleyip duruyordu. Oysa rötar sıralamasından biliyorum ki bu şirket de öyle çok rötar yapan bir kara listeye sahip değil. Elbette bu kişinin kendi gerçek istatistiğindeki durumu bilemiyorum ama yine de bu şekilde bu kadar keskin bir şikayette bulunması ilgimi çekti.
Uçağa binmeden sürekli telefonla bir yerlere ulaşmaya çalışıyor, bakanlığı aramaya çalışıyor, bir yetkili bulma peşinde. Bir hastası, cenazesi gibi bir sıkıntısı olduğunu sandım. Meğer yokmuş. Sadece ağrına gidiyormuş o kadar süre beklemek.
Uçağa bindikten sonra bu bey beyaz bir kağıt buldu ve bunun üzerine herkesin isim soyadını yazıp imzalamasını istedi. Bu dilekçeyle bakanlığa başvurup şirketi şikayet edecekmiş. Birkaç kişi bu gibi rötarların her şirkette olduğunu söylemeye kalktıysa da yüksek sesi ve patavatsız tavrıyla kimsenin konuşmasına müsaade etmedi.
Koltuklarda imzalana imzalana arka sıralara doğru gelen kağıt yedinci sırada oturan bana geldiğinde üzerinde hiçbir açıklayıcı bilgi olmayan bu kağıdı ne için imzalamam gerektiğini sordum. Kısa ama net bir tartışmadan sonra ben ve benim arka sıralarımda oturan hiç kimse imza atmadı. Ön taraftan atmış olanlar da bunu yaptıkları için huzursuz oldular. Çükü herkes netice itibariyle üzerinde açıklayıcı bir bilgi olmayan boş bir kağıda imza atmıştı.
İnsanlara inanamıyorum. Bir deli dumrul kalkıp herkesten isim imza toplayabiliyor.
Sonrasında pilotun olayı açıklayan anonsu oldu. Kabini sessizlik kapladı. Bu beyin de sesi kısıldı. Ama görünen o ki insanlar daha henüz hayatlarının ortalama olarak üçüncü beşinci uçak yolculuğunu yapıyorlar ve olaylara karşı oldukça duyarlılar. Kişisel aksiyonları ise oldukça yüksek reaksiyonlu. Havacılığın biraz daha eskiyip herkesin bunu bir sosyal statü aracı olmaktan öteye bir ulaşım aracı olarak görmeye başlaması gerek.
Adam domates suyu isteyip olmadığını duyunca; "Bu nasıl uçak kardeşim" tepkisini verebiliyor. Yahu be Alah'ın adamı, gören duyan da evinde durmadan domates suyu içiyorsun sanacak. 80 liraya Antalya'dan İstanbul'a gelirken sana bir de viski mi vereceklerdi yani.

YAZARIN DİĞER YAZILARI