Reklâmcılar THY’ye tepkili: İlkel kabile görüntüsü

Yusuf ZENGİN

#Medina, Geceyarısı Ekspresi filminin etkisinin 25 yıl sürdüğünü anımsatıyor. Marka yönetmek banka hesabına sahip olmaya benzer. Hesaba yatırılan, çekilenden fazla olmak zorunda.

THY, deve olayıyla ülke hesabından para çekti THY Uçak Bakım Başkanı’nın sorunlu bir seriden kurtuluşunu kutlamak için havaalanında kanlar akıtarak deve kurban etmesi karşısında çok şaşırdık. Teknolojinin üretebileceği en gelişmiş makine için, on binlerce yıl öncesine dayanan bir gelenekle kutlama yapılması dramatik bir çelişki olarak algılandı. Geriye ellerinde deveciğin kanlı et parçalarıyla poz veren görevlilerin ve aprondaki kan görüntüleri kaldı. Havacılık tarihine geçen bu anlı şanlı hareket doğal olarak dünya medyasının dikkatini çekti. Sonuçta, bir sorundan kurtulduğu için şükreden THY, dev bir algı sorunu yaratmış oldu. THY’nin kurban ettiği devenin kanı, ne yazık ki Türkiye markasına bulaştı. Milliyet’ten Fatoş Karahasan, Anadolu toplantılarında “Kendi Hikâyenizin Kahramanı Olun” başlığıyla sunumlar yapan Reklamcılar Derneği Başkanı Jeffi Medina’yla, THY’nin kurban konusunu konuştu. Medina, üzgün olduğunu belirterek başladı söze.

“Bir Geceyarısı Ekspresi’nin izlerini 25 yılda silemedik. Hiçbir şey kolay kolay unutulmuyor” diyerek, şu yorumda bulundu: “Türk Hava Yolları ulusal havayolumuz, ancak uluslararası bir işe ve görünüme sahip. Batı’yı anlamaktan ziyade, kendimizi anlatmaya çalıştığımız bir dönemde, bu kıymetli markamızın, Batı medyasında bir takım ilginç görüntülerle yer alması üzücü. Türkiye’yi bir Batı toplumu olarak görmemekte ısrar edenlere değerli bir koz verildi.” Medina’nın da belirttiği gibi, ne yazık ki, görüntüler insanların belleklerinde yer etti bile. Turizm Bakanlığı’nın 2007’de yapacağı Türkiye reklamlarına bakanlar, o resimlerin arasına hafızalarındaki kurbanlık devenin görüntülerini de ekleyecekler. Eğri oturup doğru konuşalım. Politik amaçlı hayvan kesimleri konusuna sıcak bakan bir ülkeyiz. Zaten Başkan Şükrü Can, bu işi her zaman yaptıklarını dile getirmiş. “Bizde âdettir. Her uçak alındığında ya da geri gönderildiğinde kurban kesilir” diyerek durumu anlatmış. Sorun da zaten burada. THY veya Türkiye markasını etkileyecek olan her türlü öge, yöneticilerin kendi bakış açıları ve yaşam pratikleriyle yönetiliyor. İşler biraz ayyuka çıkınca, bu kez bir iki isim kurban edilip olay geçiştiriliyor.

Türkiye’nin ürettiği hizmet ve ürünlerin değerini artırmayı isteyenler, artık seslerini yükseltmeliler. İktidardaki yöneticilerin yaşam ve düşünce biçimleri, tüm kurumları sarıp sarmaladığı için, algıların yönetilmesi de onların icraatına kalıyor. Marka yönetmek banka hesabına sahip olmaya benzer. Hesaba yatırılan, çekilenden fazla olmak zorunda. THY, son olayla ülke hesabından yüklü bir para çekti. Turizm şirketleri, otellerimizin bileğini bükmek için bu görüntüleri hatırlattıklarında, hesabını kim verecek?

Türkiye markası, geleceğimizin güvencesi. Her şeyin birkaç dakika içinde milyarlarca kişiye ulaştığı bir iletişim ortamında sözlerimize, hareketlerimize dikkat etmemiz gerekiyor. Kol kırılır yen içinde kültüründen, nasıl oldu da uluslararası bir havaalanının göbeğinde deve kesen ilkel kabile görüntüsüne geldik? Buna kafa yormamız ve ülke itibarına sahip çıkmamız gerekiyor.