Büyük bir faciadan dönüldü...
Atlasjet uçağının kaçırılması olayından bahsediyorum...
Daha doğrusu personeli ile birlikte World Focus'tan kiralanan uçağın kaçırılmasından... Göz korkutmamıydı, bir planın tatbikatımıydı onu bilmiyorum... Şu açık ki bu kez şansımız yaver gitti. Çünkü tecrübe ve beceriden uzak sadece şansın olduğu bir olay başımızdan şaka gibi geçti gitti. Pilotların camdan atlayıp kaçmasıyla, adamların tecrübesizliğiyle olay kapandı gitti. Ama bu işi yapan kişilerin akıl sağlıkları zaten yerinde olmuyor. Ellerinde gerçek bir bomba olsaydı pilotlar kaçtıktan sonra neler yapabileceklerini tahmin etmek zor değil... Bence yapılması gereken daha profesyonelce davranmaktı... Camdan, kapıdan kaçarak uçuşu engelledik demek çok amatörce ve talihsizce bir açıklama...
Tüm bu olaylardan sonra, uçaklarda 'air marshall' olarak adlandırılan 'özel eğitimli silahlı polisler' bir kez daha gündeme geldi. Silahlı polisler, hava korsanlarının etkisiz hale getirilmesi amacıyla başta ABD ve İsrail olmak üzere, İngiltere, İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde iç ve dış hat uçuşlarındaki tüm seferlerde bulunduruluyor.
Bu konuda ilk olumlu karar, 2004 Eylül'ün de İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Şehabettin Harput'un başkanlığında toplanan Milli Sivil Havacılık Güvenlik Kurulu'nca alındı. Alınan karar gereği, yılbaşından itibaren biri keskin nişancı özel harekâtçı olmak üzere iki polisin silahlarında özel mermiler ile uçaklarda görev yapacağı belirtildi. Bu amaçla 5 polis şefi Amerikan Havacılık İdaresi'nin (TSA) davetlisi olarak ABD'ye giderek özel kurs aldı. Bu çerçevede, THY'nin Amerika, İngiltere ve İsrail gibi ülkelerin Türkiye'den yapılacak uçuşlarda silahlı iki polisin görev yapması da kararlaştırıldı. Uçak kaçırma girişiminde bulunacak hava korsanlarını etkisiz hale getirmek amacıyla Uzakdoğu sporlarında uzman keskin nişancı 60 polis özel bir eğitimden geçirildi. 30'u özel harekâtçı, 30'u havalimanı polisinden oluşan 60 kişi Ankara ve İstanbul kadrosundan seçildi. Keskin nişancı polislerin uçaklarda 9 mm. olan beylik silahlarını kullanması ve bu polislerin mühimmatı azaltılmış özel mermiler ile donatılması kararlaştırıldı. Halen özel harekât daire başkanlığı bünyesindeki polisler tarafından da kullanılan özel mermiler, uçağa herhangi bir zarar vermiyor. İsabet ettiği kişide ise büyük bir acıyla şok etkisi yapıyor ve etkisiz hale getiriyor. Ancak üzerinde büyük emek sarf edilen proje, bazı nedenlerden hayata geçirilemedi.
THY özellikle Amerika uçuşlarında bu uygulamayı istese de Air Marshall konusunun siyasi bir karar olduğunu ve bu konuda hükümetin karar vermesi gerektiğini savunuyor. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün konuyu değerlendirerek gündeme getirmesi gerekiyor.
Uçakta silahlı polis bulundurmak çok büyük sıkıntı da oluşturabilir. Özellikle silahlı polislerin hava korsanı tarafından tespit edilerek etkisiz hale getirilmesiyle olaylar daha da büyüyebilir. Polisin silahını ele geçiren teröristlerin katliam yapabileceği de unutulmamalı.
Olay basına patladı
Bu uçak kaçırma olayından sonra kabak yine basının başına patladı...
Başta Atatürk Havalimanı olmak üzere Türkiye'deki bütün hava meydanlarında gazetecilerin aprona girişine yasak getirildi.
Basın mensupları bundan böyle Havalimanı Mülki İdare Amiri'nin yazılı izni olmadan aprona çıkamayacak. Giriş dilekçesi onaylananlar ise apronda polis kontrolünde dolaşacak, sakınca görüldüğü hallerde görüntü ve fotoğraf çekilmesi engellenecek.
Kararın alınmasında, apronda deve kesilmesi, şehit binbaşının tabutu ile eşyalarının aynı kamyonette taşınması, apronda kaybolan altınlar, apronda dolaşan başıboş köpekler ile uçakların pistten çıkması ve kaçırılması gibi haberlerin etkili olduğu iddia edildi.
Apronun gazetecilere kapanmasını İstanbul Havalimanı Muhabirleri Derneği yönetimi ve başkanı, Atatürk Havalimanında çalışan Ulusal gazete ve ajanslardan 30 gazeteci arkadaşım ve ben Türkiye'nin iyi şartlara kavuşması ve halkın bilinçlenmesi yönünde gayret gösteren gazetecilere, yanlışları görmemeleri için yasak getirilmesini kınıyoruz. Alınan yanlış kararın bir an önce düzeltilmesini umuyoruz.
Daha doğrusu personeli ile birlikte World Focus'tan kiralanan uçağın kaçırılmasından... Göz korkutmamıydı, bir planın tatbikatımıydı onu bilmiyorum... Şu açık ki bu kez şansımız yaver gitti. Çünkü tecrübe ve beceriden uzak sadece şansın olduğu bir olay başımızdan şaka gibi geçti gitti. Pilotların camdan atlayıp kaçmasıyla, adamların tecrübesizliğiyle olay kapandı gitti. Ama bu işi yapan kişilerin akıl sağlıkları zaten yerinde olmuyor. Ellerinde gerçek bir bomba olsaydı pilotlar kaçtıktan sonra neler yapabileceklerini tahmin etmek zor değil... Bence yapılması gereken daha profesyonelce davranmaktı... Camdan, kapıdan kaçarak uçuşu engelledik demek çok amatörce ve talihsizce bir açıklama...
Tüm bu olaylardan sonra, uçaklarda 'air marshall' olarak adlandırılan 'özel eğitimli silahlı polisler' bir kez daha gündeme geldi. Silahlı polisler, hava korsanlarının etkisiz hale getirilmesi amacıyla başta ABD ve İsrail olmak üzere, İngiltere, İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde iç ve dış hat uçuşlarındaki tüm seferlerde bulunduruluyor.
Bu konuda ilk olumlu karar, 2004 Eylül'ün de İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Şehabettin Harput'un başkanlığında toplanan Milli Sivil Havacılık Güvenlik Kurulu'nca alındı. Alınan karar gereği, yılbaşından itibaren biri keskin nişancı özel harekâtçı olmak üzere iki polisin silahlarında özel mermiler ile uçaklarda görev yapacağı belirtildi. Bu amaçla 5 polis şefi Amerikan Havacılık İdaresi'nin (TSA) davetlisi olarak ABD'ye giderek özel kurs aldı. Bu çerçevede, THY'nin Amerika, İngiltere ve İsrail gibi ülkelerin Türkiye'den yapılacak uçuşlarda silahlı iki polisin görev yapması da kararlaştırıldı. Uçak kaçırma girişiminde bulunacak hava korsanlarını etkisiz hale getirmek amacıyla Uzakdoğu sporlarında uzman keskin nişancı 60 polis özel bir eğitimden geçirildi. 30'u özel harekâtçı, 30'u havalimanı polisinden oluşan 60 kişi Ankara ve İstanbul kadrosundan seçildi. Keskin nişancı polislerin uçaklarda 9 mm. olan beylik silahlarını kullanması ve bu polislerin mühimmatı azaltılmış özel mermiler ile donatılması kararlaştırıldı. Halen özel harekât daire başkanlığı bünyesindeki polisler tarafından da kullanılan özel mermiler, uçağa herhangi bir zarar vermiyor. İsabet ettiği kişide ise büyük bir acıyla şok etkisi yapıyor ve etkisiz hale getiriyor. Ancak üzerinde büyük emek sarf edilen proje, bazı nedenlerden hayata geçirilemedi.
THY özellikle Amerika uçuşlarında bu uygulamayı istese de Air Marshall konusunun siyasi bir karar olduğunu ve bu konuda hükümetin karar vermesi gerektiğini savunuyor. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün konuyu değerlendirerek gündeme getirmesi gerekiyor.
Uçakta silahlı polis bulundurmak çok büyük sıkıntı da oluşturabilir. Özellikle silahlı polislerin hava korsanı tarafından tespit edilerek etkisiz hale getirilmesiyle olaylar daha da büyüyebilir. Polisin silahını ele geçiren teröristlerin katliam yapabileceği de unutulmamalı.
Olay basına patladı
Bu uçak kaçırma olayından sonra kabak yine basının başına patladı...
Başta Atatürk Havalimanı olmak üzere Türkiye'deki bütün hava meydanlarında gazetecilerin aprona girişine yasak getirildi.
Basın mensupları bundan böyle Havalimanı Mülki İdare Amiri'nin yazılı izni olmadan aprona çıkamayacak. Giriş dilekçesi onaylananlar ise apronda polis kontrolünde dolaşacak, sakınca görüldüğü hallerde görüntü ve fotoğraf çekilmesi engellenecek.
Kararın alınmasında, apronda deve kesilmesi, şehit binbaşının tabutu ile eşyalarının aynı kamyonette taşınması, apronda kaybolan altınlar, apronda dolaşan başıboş köpekler ile uçakların pistten çıkması ve kaçırılması gibi haberlerin etkili olduğu iddia edildi.
Apronun gazetecilere kapanmasını İstanbul Havalimanı Muhabirleri Derneği yönetimi ve başkanı, Atatürk Havalimanında çalışan Ulusal gazete ve ajanslardan 30 gazeteci arkadaşım ve ben Türkiye'nin iyi şartlara kavuşması ve halkın bilinçlenmesi yönünde gayret gösteren gazetecilere, yanlışları görmemeleri için yasak getirilmesini kınıyoruz. Alınan yanlış kararın bir an önce düzeltilmesini umuyoruz.